TÜRBELERİ ZİYARET ETMEK GEREKLİ MİDİR?
Ölümü ve ahiret hayatını hatırlatan, dünyanın gelip geçici zevklerden ibaret olduğunu gösteren mezarlıkları ve türbeleri, usûlüne uygun bir şekilde ziyaret etmek elbette gereklidir.
Türbeleri ziyaret eden kimselerin bilmesi gereken bazı hususları da şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Türbede yatan zâtın hayat hikayesini öğrenmek ve başarılı kulluk tecrübesini kendisine örnek almak.
2. Ecelin bir gün kendi kapısını da çalacağı düşüncesiyle buraları ibret almak için ziyaret edip, ahiret hayatı için hazırlık yapmak.
3. Türbede yatan salih kuldan değil, sadece ve sadece Allah’tan istemek[1] ve bunu hiçbir zaman akıldan çıkartmamak. (Eğer böyle yapmaz da araya arıcalar koyarsa, Allah'tan değil de türbede yatan kimseden isterse bu ise tabiki en büyük şirktir. Bu konuda çok dikkatli olmak gerekmektedir.)
İşte bu üç hususa dikkat eden herkesin mezarlıkları ve türbeleri ziyaret etmelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Aksine ibret almak için buralara gitmek faydalıdır.[2]
------------------------------------------------------
Eyup Sultan türbesi ve camiisi:
Fetihten sonra İstanbul'da yapılan ilk camidir. 1458 yılında fatih Sultan Mehmet tarafından türbe ile birlikte yaptırılmıştır. Şimdiki cami ise, 1800 yılında eski caminin minareleri dışında temeline kadar yıktırılarak Hüseyin Efendi gözetiminde yapılandır.
--------------------------------------------------------------
Süleymaniye Cami ve mimar sinan türbesi:
Mimar Sinan'ın kalfalık eserim dediği Süleymaniye Cami ve külliyesi, İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Külliye, şehircilik açısından başlayarak, teknik, dayanıklılık, estetik ve bezeme gibi her sanat türünde üstün bir başarı sergilemektedir. Altı medrese, tabhane, imaret, kervansaray, bimarhane, hamam, mektep, oda ve dükkanlar ve Kanuni ile Hürrem Sultan'ın türbelerinden oluşan Süleymaniye külliyesi sosyal ve kültürel bağlantıları ile Fatih külliyesinden sonraki en büyük komplekstir.
1550-1557 yılları arasında Kanuni tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Tepenin üstüne kat kat konumlandırılmış ekleri ile dikkat çekici bir düzenlilik gösteren bir bütün halindedir. Avlunun köşelerinde sade ve zarif dört minare yükselmektedir. Bu minarelerden ikisi ikişer, ikisi üçer şerefelidir. 10 şerefe, Kanuninin 10. hükümdar olduğuna işarettir.
Tamamı, organik olan cami planında, hiç bir bölüm diğer bölümün güzelliğine kurban edilmemiştir. Kendine özgü eğilimleri olan bir kültürün zevk ve geleneklerine yansıyan bu abide teknik etkiyi zedelemeksizin mimari ile kaynaşmış aşırılıktan uzak sade bir incelikle süslenmiştir. Çiniciliğin en verimli çağında yapılmasına karşın sadece mihrap duvarları çinilerle kaplanmıştır. Camide az rastlanır hassaslıktaki akustiği göz ardı etmemek gerekir.
Caminin mihrabı önünde Kanuninin türbesi vardır. Bu türbenin solunda, az rastlanan renk ve çizgilere sahip çinilerle süslenmiş Hürrem Sultan'ın türbesi, sol tarafındaki köşede ise, çeşitli türde yüzlerce mimari eser yapan Koca Sinan'ın mütevazı türbesi yer almaktadır.
Mimar Sinan Türbesi:
Süleymaniye caminin avlusundadır. Baş Mimar Sinan (ölümü 1588) dikkat çekici bir güzellik ve sadelikte olan bu seçkin türbeyi kendisi için inşa etmiştir. Yapı, ustanın dehasına tamamıyla uygun düşen sadeliği ve zarafeti sergilemektedir.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi
Adres : Gülfem Hatun Mah. Aziz Mahmud Efendi Sk. Cami içi
No:10 81160 Üsküdar-İSTANBUL
------------------------------------------------------------------------------------------------
SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.
Yetmis iki senelik ömrü boyunca Islâmiyetin emir ve yasaklarini ögrenmek, ögretmek ve insanlara anlatarak onlarin dünyâ ve âhiret saâdetine kavusmalarina vesîle olan Süleymân Hilmi Tunahan 16 Eylül 1959 senesinde Istanbul'da Kisikli'daki evinde vefât etti. Karacaahmet Kabristanligina defnedildi
CAMİİLER
Fatih Cami:
Cami, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethinden önce harabe durumunda olan Havariler Kilisesi'nin bulunduğu yere yaptırılmıştır.Çevresinde bulunan değişik din vakıflarıyla çok büyük bir külliye oluşturmaktadır. Mimar Sinaneddin Yusuf tarafından yapılan bu külliye 1462-1470 yılları arasında tamamlanmıştır. Türklere özgü ve Bizans mimarisinden hiç etkilenmemiş bir yapı olarak kabul edilmiştir
Kendi adı ile anılan meydandadır. Bu büyük cami ve külliyesi, (medrese, mektep, imaret, kervansaray ve hamam), Fatih'in oğlu II. Bayezit tarafından 1501-1506 yıllarında yaptırılmıştır. Araları
Sultan Selim Cami:
Edirnekapı civarında, Sultan Selim mevkiindedir. 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında bitirilmiştir. Ana giriş kısmındaki yazıda yapımını I. Selim'in emrettiği kaydedilmekte, bazı kaynaklara göre ise oğlunun babasının anısına yaptırdığı söylemektedir. Çok sade mimarisi vardır. Yapının içinde hünkar mahfilinin tavanı ilginç ve zengin bir süsleme ile kaplıdır. Caminin mihrap tarafında, sekizgen formda, sedef kaplamalı cam ve kapıları, nefis çini kitabeleri olan Yavuz Selim Türbesi, yakınında gene girişinde ender çiniler bulunan Kanuninin şehzadeleri ile kızlarının türbeleri, arkasında Sultan Abdülmecit Türbesi bulunmaktadır.
Haseki Cami:
1538 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan adına yapılan bu eserin mimarı Sinan'dır. Etrafında yer alan medrese, darüşşifa, imaret ve sebilden oluşan zarif bir külliyedir. 1612’de I. Ahmet zamanında genişletilmiştir.
Yeni Cami:
Eminönü'ndedir. 1597 yılında III. Mehmet'in annesi Safiye Sultan tarafından başlatılan cami inşaatı, pencere hizasına kadar geldiğinde, padişah ve annesi ölmüştür. Yarım kalan inşaat 1663'te IV. Mehmet'in annesi Turhan Sultan'ın iradesiyle tamamlanmıştır.
Taş işçiliği ile özellikle hünkar mahfilinin mimari tarzı ve çini süslemeleri çok güzeldir. Dışta kubbe ve kubbeciliklerin diziliş şekli ilgi çekicidir.
Şehzade Cami:
Saraçhane'de Belediye Sarayı karşısındadır. Kanuni, 1543'de ölen oğlu Mehmet için Mimar Sinan'dan bir cami yapmasını istemiş, 1544'de başlayan yapım 1548'de tamamlanmıştır. Şehir merkezinde bulunan cami, medreseler, türbeler, tabhane ve imaretten oluşan bir kompleksin ortasında yer almaktadır. Tarzında tek olan iki minaresinin süslemeleriyle dikkati çeker.
Güzel hatları ve iyi değerlendirilmiş boyutlarıyla kendisini diğer örneklerinden ayıran bu yapı, Mimar Sinan'ın ilk önemli eseridir. Etrafında pek çok türbe vardır.
Nuruosmaniye Cami:
Kapalı çarşının Nuruosmaniye girişindedir. Bu caminin yapımı I. Mahmut tarafından 1748 yılında başlatılmış, vefatı ile III. Osman devrinde 1755 yılında tamamlanmıştır. Sanat değeri büyük olan yazılar, devrin tanınmış hattatlarından Eğrikapılı Rasim ve Mumcuzade Ahmet Efendinin eseridir.
Rüstempaşa Cami:
Kanuni'nin sadrazamlarından Rüstem Paşa tarafından 1561 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Eminönü'ndeki yer hem çukur, hem de ticari merkez olduğundan Sinan, caminin altına mahzenler ve dükkanlar yapmıştır. Caminin asıl değeri, dışta giriş avlusunun duvarları, içte fil ayakları da dahil olmak üzere her tarafının XVI. yy. İznik çiniciliğinin en güzel örnekleri olan karanfil, papatya, lale, gül, zambak gibi değişik çiçek motiflerinden oluşmuş kompozisyonlarla işlenmiş olmasından ileri gelmektedir. Çok ince bir sanat ürünü olan bu çiniler, klasik dönemin en güzel örnekleri arasında sayılabilir. Bu cami, adeta bir çini müzesi olarak tanınmaktadır.
Sokullu Mehmet Paşa Cami:
Kadırga'dadır. III. Selim'in kızı Esmehan Sultan tarafından, kocası Sadrazam Mehmet Paşa'nın anısı için, 1671 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Caminin içi kubbe eteklerine kadar devrinin en güzel çinileri ile bezenmiştir. Minber külahı da çinidir.
Yeni Valide Cami:
Üsküdar'dadır. III. Ahmet'in annesi Gülnuz Sultan tarafından 1710 yılında külliye halinde yaptırılmıştır. Çifte minareli, iki şerefelidir. Gerileme dönemi, dekorasyonu ile hala sıkı sıkıya eski geleneğe bağlı klasik tarzın son örneklerinden olan bu yapıda, oranlar ve kullanılan malzemeler açısından kendisini hissettirmektedir.
Bezm-i Alem Valide Sultan (Dolmabahçe) Cami:
Avlu kapısının üzerinde bulunan Şair Ziver'in kitabesinden anlaşıldığına göre, caminin yapımını başlatan Valide Sultan, 1853 yılında tamamlatan ise oğlu Abdülmecit'dir.
devamı: AktifBir FORUM http://www.aktifbir.com/forum/f70/istanbulda-ziyaret-edilecek-yerler-1103/
1848 yılına doğru kuşatma duvarları kaldırılmış ve cami içine deniz müzesi kurulmuştur.
İmrahor İlyas Bey Cami (Studios Manastırı):
Samatya Yedikule arasında 463 yılında yapılmıştır. İstanbul'un eski Bizans yapılarından olan bina, vaftizci Yohannes'e ithaf edilmiştir. Binanın zemininde 13. yy.a ait döşeme mozaikleri görülür. İstanbul'un fethinden sonra 1486 yılında İlyas Bey tarafından camiye çevrilmiştir. Daha sonra çeşitli zamanlarda meydana gelen deprem ve yangın nedeniyle, büyük ölçüde zarar gören yapının 1908'de çatısının çökmesiyle yapı onarılmayarak günümüze kadar bu haliyle gelmiştir.
Kariye Müzesi (Khora Manastırı):
İstanbul'un Edirnekapı semtinde bulunan Kariye, kent dışı kırsal alan anl***** gelen Khora sözcüğünden gelir. Khora Kilisesi, daha önce burada mevcut olan bir şapelin yerine İmparator Justinianus zamanında inşa edilmiştir. Zamanla harap olan yapı XI. yüzyılda yeniden yapılmıştır. Latin istilası sırasında çok harap durumda bulunan kilise XIV. yy. başlarında Theodoros Metekhites tarafından onartılmıştır.
Kariye Müzesindeki mozaik ve freskler Bizans resim sanatının son dönemine ait XIV. yüzyılın en güzel örnekleridir. Hz. İsa'nın ve Hz. Meryem'in hayatına ait sahneler yer alır.
1453 İstanbul'un fethinden sonra bir süre kilise olarak kullanılan yapı 1511 tarihinde camiye dönüştürülmüş, mozaik ve freskler sıva ve tahta kepenklerle örtülmüştür. 1948-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü'nün yaptığı çalışmalar sonunda bütün mozaik ve freskler ortaya çıkarılmış ve müze olarak ziyarete açılmıştır.
Fethiye Cami (Pammakaristos Manastır Kilisesi):
İstanbul'un Fatih semtindedir. Bizans döneminde yaptırılan Pammakaristos manastırının kilisesidir. Latin istilasının son bulmasıyla XIII. yüzyılda eski kilise kalıntıları üzerine yeniden yaptırılmıştır.
Fetihten sonra, Hıristiyanların elinde kalıp kadın manastırı olarak kullanılmış, 1455 yılında patrikhane buraya taşınmış, 1586 yılına kadar patrikhane olarak kalmıştır. Bu kiliseyi III. Murat (1574-1595) zamanında camiye çevrilmiş ve Fethiye Cami adı verilmiştir. Kuzey kilise halen cami olarak kullanılmakta, ek kilise ise duvarları XIV. yüzyılın güzel mozaikleri ile süslü olup 1938-1940 yıllarında onarıldıktan sonra müze olarak Ayasofya Müzesi Müdürlüğüne bağlı bir birim haline getirilmiştir.
Aya İrini Anıtı (St. İrene):
Topkapı Sarayı I. avlusunda yer alan Aya İrini VI. yy. da İmparator Justinianus zamanında inşa edilmiştir. Malzeme ve mimarisi ile tipik bir Bizans yapısıdır.
Tophane Müşirlerinden Damat Ahmet Fethi Paşanın 1846 yılında Türk Müzesinin ilk nüvesini oluşturan eserleri burada sergilenmiştir. 1869 yılında Aya İrini, Müzeyi Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adını almıştır. Zamanla, sergi mekanlarının yetersiz kalması nedeniyle buradaki eserler 1875 yılında Çinili Köşk'e taşınmıştır. 1908 tarihinden itibaren Aya İrini Askeri Müze olarak kullanılmıştır. Daha sonra bir süre boş kalan yapı onarılmış ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğüne bağlı bir birim haline getirilmiştir.
Zeyrek Cami (Pantakrator Manastır Kilisesi):
Bizans'ın önemli bir manastır kompleksinin baş kilisesidir. Üç kiliseden meydana gelmiştir. Büyük kilise II. İoannes Komnenos'un birinci eşi Eirene tarafından (1118-1143) yaptırılmış ve Hz. İsa'ya ithaf edilmiştir. Önce bu kiliseye cenaze törenlerinin yapıldığı küçük bir kilise, daha sonra ise Theotohas Eleousa'nın himayesinde bir başka kilise eklenmiştir. Fetihten sonra kilisenin bölümleri medreseye çevrilmiş ve zamanın bilginlerinden Molla Zeyrek'in adını almıştır.
1953 de tabanın altında, yuvarlak ve dikdörtgen şeritlere bölünmüş mozaik bir taban bulunmuştur. Bu kilise zenginliği ve zarif çizgileri ile XII. yy. imparatorluk sanatını yansıtmaktadır.
devamı: AktifBir FORUM http://www.aktifbir.com/forum/showthread.php?t=1103
Küçük Ayasofya Cami (Ss. Sergius ve Bacchus Kilisesi):
İmparator Jüstiniaus tarafından 527-536 yılları arasında yaptırılmıştır. Sergios ve Bakhos adlı iki azize ithaf edilmiştir. Bizans'ta ender görülen bir örnek olarak önemlidir. Fetihten sonra 1504 yılında kilise, atriumun yerine beş kubbeli hal ve vaziye hücreleri ekleten Kapuağası Hüseyin Ağa tarafından camiye dönüştürülmüştür
Burada ilgi çekici husus iç kısımda sütunların üzerinde yer alan bir kitabe frizidir.